İnsanı en çok kıran, üzen, yıpratan sevdikleridir derler. Haksız da sayılmazlar. Onların üzerine titreriz, canlarının yanması bizi de etkiler. Hal böyleyken sizi düştüğünüz yerden kaldıran, yanınızda olan, en mutlu anlarınızı paylaştığınız insanlar yine aynılarıdır. Hayatın size gösterdiği en garip deneyim belki de budur. Bir yandan mutluluk verirken bir yandan da o verdiği mutluluğu en acı şekilde sizden alır. Bu yaşananlar sizi hem yıpratır hem de bambaşka bir kişiye dönüşmenizi sağlar. Sahi değişen siz misiniz ? Yoksa size esir olan duygularınız mı ? Sizi duygularınız mı yönetiyor. Bunların hepsinin cevabı aynı kapıya çıkıyor. Sizi esir eden etkenlere karşı savunmasız kalırsınız. Duygularınızın kontrolünü bıraktığınız anda sağlıklı düşünmeye de ara vermiş olursunuz. Bir labirent misali sizi dolandıran bu duruma giriş yapmış olursunuz. Önemli olan o labirentte panik ve strese girmeden çıkış yoluna odaklı olup ilerlemek. Çıkış yolunu bulduğunuzda her şey yoluna girmeye başladığında hayata kaldığınız yerden devam edecek ve duygularınıza neyin yön vereceğinden daha emin olacaksınız. Tüm bunlar size şu dersi de beraberinde verir. Hayata bağlayan noktalar, hayattan soyutlasa bile size gerçek benliğinizi hediye eder. Ona sahip çıkmayı unutmayın...